11039,92%1,27
40,64% 0,00
47,50% 0,15
4407,15% 0,23
7061,15% 0,03
ANKARA - BHA
Avşar, Filistin meselesinin yalnızca bölgesel bir çatışma değil, küresel düzeyde siyasal meşruiyetin ve uluslararası düzenin sorgulandığı çok katmanlı bir sorun olduğuna vurgu yaparak, Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımını tarihsel süreklilik, etik duruş, diplomatik kapasite ve kamu diplomasisi gibi bileşenlerle şekillendirdiğini ifade etti.
2009 Davos Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “One Minute” çıkışı, 2010’daki Mavi Marmara olayı ve 2017’deki Birleşmiş Milletler Kudüs oylaması gibi kritik anlara işaret eden Avşar, bu gelişmeleri Türkiye’nin sadece tepkisel değil, kararlı ve ilkeli bir dış politika çizgisi izlediğinin göstergesi olarak değerlendirdi.
Yazıda, Türkiye’nin Filistin politikasının sadece duygusal ya da ideolojik değil, gerçekçi ve uzun vadeli hedeflere dayalı olduğu ifade edilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu süreçte sergilediği liderliğin küresel vicdanı temsil ettiği belirtildi. Türkiye'nin, özellikle iki devletli çözüm önerisi ve insani yardımlar yoluyla yapıcı bir aktör rolü üstlendiği kaydedildi.
Avşar, muhalefetin 7 Ekim 2023 sonrası Gazze’deki insanlık dramı karşısındaki tutumunu eleştirerek, geçmişteki çelişkili yaklaşımlarla bugünkü açıklamalar arasında ciddi bir tutarlılık sorunu olduğunu savundu. AK Parti hükümetlerinin ise dış politika söylemini uzun vadeli stratejiye dönüştürdüğünü vurguladı.
Yazıda öne çıkan bir diğer önemli nokta ise Türkiye’nin Filistin politikasında kamuoyunun hassasiyetleriyle siyasal kararlar arasında kurulan uyum oldu. Avşar, Filistin meselesinde toplumun yüksek duyarlılığına dikkat çekerken, bu duyarlılığın geçici tepkiler yerine belgelenebilir, ilkesel ve sürdürülebilir politikalarla desteklenmesi gerektiğini belirtti.
Sonuç olarak Prof. Dr. Zakir Avşar, Türkiye’nin Filistin politikasının sadece bölgesel değil, küresel ölçekte adalet, hukuki sorumluluk ve siyasal meşruiyet ekseninde şekillendiğini ifade etti. Bu politikanın sürdürülebilirliğinin ise yalnızca hükümetle sınırlı kalmaması, siyaset, akademi, medya ve sivil toplumun da sorumluluk bilinciyle hareket etmesine bağlı olduğunu belirtti.