Tarih: 05.05.2025 09:58
Okyanusun dibinde plastik yağmuru!
ANKARA-BHA
Dört kıtadan bilim insanlarının katılımıyla gerçekleştirilen yeni bir araştırma, 2014 ile 2024 yılları arasında okyanuslardaki 1885 farklı noktadan örnekler toplayarak mikroplastik kirliliğinin boyutunu gözler önüne serdi.
Elde edilen bulgular, mikroplastiklerin yalnızca okyanus yüzeyinde değil, tüm derinlik katmanlarına yayıldığını ortaya koydu. Özellikle Pasifik Okyanusu’ndaki Mariana Çukuru’nda, yaklaşık 6700 metre derinlikte her metreküpte 13 bin 500 mikroplastik parçacığına rastlandı. Bu, bugüne kadar kaydedilmiş en derin mikroplastik kirliliği olarak tarihe geçti.
Japonya Deniz-Yer Bilimleri ve Teknolojisi Ajansı’ndan araştırmacı Shiye Zhao, mikroplastiklerin küçük boyutları nedeniyle su sütununda uzun süre asılı kalabildiğini ve bu durumun deniz canlıları için ciddi bir tehdit oluşturduğunu ifade etti. Daha büyük plastik atıkların dibe çökerken, mikroplastiklerin su içinde asılı kalarak canlılarla daha sık temas ettiği belirtildi.
Araştırma, mikroplastiklerin yalnızca bir kirlilik unsuru olmanın ötesinde, okyanusun doğal karbon döngüsüne de dahil olduğunu ortaya koydu. Bu durum, mikroplastiklerin atmosferle okyanus arasındaki dengeyi etkileyebilecek bir rol oynadığını gösteriyor.
Hakemli bilim dergisi Nature’da yayımlanan çalışmada, “Okyanustaki mikroplastikler çoğunlukla geri alınamaz ve zamanla kalıcı hale gelir” ifadelerine yer verildi.
Öte yandan, 2020 yılında yapılan başka bir araştırma da, Atlantik Okyanusu’nda tahmin edilenden 10 kat fazla plastik kirliliği bulunduğunu ortaya çıkarmıştı.
Mikroplastiklerin etkileri yalnızca çevreyle sınırlı değil. Çin’deki Zhejiang Tarım ve Ormancılık Üniversitesi tarafından yürütülen bir başka çalışmada, mikroplastiklerin insan organlarında tespit edildiği ve rahim ağzı kanseri ile lezyonlar gibi sağlık sorunlarıyla ilişkili olabileceği bildirildi.
Farklı plastik türlerinin insan dokularında bulunduğu belirtilen araştırmada, bu durumun halk sağlığı açısından kaygı verici olduğu vurgulandı. Ancak net bir neden-sonuç ilişkisinin kurulabilmesi için daha fazla bilimsel araştırmaya ihtiyaç olduğu ifade edildi.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —