İSTANBUL-BHA
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Laboratuvar Ölçüm ve İzleme Daire Başkanı Soner Olgun, Marmara Denizi'nde yürütülen çevresel izleme çalışmaları kapsamında kirlilik yükünün stabil kaldığını ancak azot ve fosfor miktarının hâlâ yüksek olduğunu söyledi. Olgun, 18 ile 25 metre derinlikte müsilaj yoğunluğu tespit ettiklerini ancak bu kirliliğin 2021 yılındaki gibi yüzeye çıkmasının şu aşamada beklenmediğini açıkladı.
TÜBİTAK MAM iş birliğiyle yürütülen "Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme Programı" kapsamında, Türkiye genelinde 428 noktada mevsimsel ölçümler yapılıyor. Marmara Denizi özelinde yılda üç kez gerçekleştirilen çalışmalarda, yüzeyden deniz tabanına kadar çeşitli parametreler izleniyor. Olgun’a göre, fiziksel, kimyasal ve biyolojik 48 farklı kirletici yıllardır düzenli olarak raporlanıyor.
“İLERİ BİYOLOJİK ARITMA ORANI YÜZDE 51,7’DE TAKILDI”
Olgun, 2021’de yaşanan müsilaj felaketi sonrası hazırlanan 22 maddelik eylem planına rağmen bazı hedeflerde ilerleme kaydedilemediğini belirtti. Özellikle, bölgedeki tüm atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtmaya dönüştürülmesini zorunlu kılan Çevre Kanunu’na rağmen, bu oranın sadece yüzde 51,7’ye yükseldiğini söyledi. Oysa bu oran, müsilaj krizinin yaşandığı 2021 yılında yüzde 51 düzeyindeydi.
“Bu ciddi bir sorun. Marmara Denizi'nin artık taşıyamayacağı bir yükten söz ediyoruz,” diyen Olgun, ileri biyolojik arıtma olmadan denize deşarj yapılmaması gerektiğini vurguladı.
DİJİTAL İKİZ MODELLEMESİ VE FİTOREMEDİASYON DEVREDE
Bakanlık, Marmara Denizi’nin kirletici kaynaklarını belirleyip önlem almak amacıyla "Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi" (MARMOD) üzerinden dijital ikiz teknolojisiyle modellemeler yapıyor. Ayrıca Susurluk Havzası’nda, nehirlerden taşınan azot ve fosforu filtrelemek amacıyla 1000 noktaya yüzer adalar yerleştirildi.
İzmit Körfezi’nde 3,8 milyon metreküplük dip çamuru temizliği başlatıldığını ve azot-fosfor yükünü azaltmaya yönelik yenilikçi yöntemlerin uygulandığını aktaran Olgun, yine de tüm bu çabaların tek başına yeterli olmayacağını ifade etti.
“YÜZEYDE GÖZÜKMÜYOR AMA DERİNLERDE YOĞUN”
Olgun, denizin ara tabaka olarak tanımlanan 18–25 metre derinliğinde yoğun müsilaj oluşumu olduğunu kaydetti. Ancak, Karadeniz’den gelen oksijen açısından zengin yüzey suyunun etkisiyle bu kirliliğin şu an için yüzeye çıkmadığını söyledi. Yine de deniz sıcaklığı ve iklim koşulları gibi değişkenlerin kontrol edilemez olduğunu ve temkinli olunması gerektiğini ifade etti.
“YÜZDE 50 AZALTIMLA UMUT VERİCİ SONUÇLAR MÜMKÜN”
MARMOD kapsamında yapılan senaryo analizlerine değinen Olgun, kirletici yüklerin yüzde 50 oranında azaltılması durumunda Marmara Denizi'nde 4 ila 6 yıl içinde oksijen seviyelerinde anlamlı bir iyileşme görülebileceğini belirtti.
“Denizin ekosisteminin kendini toparlaması zaman alır. Kaynaklar kesilse bile hemen iyileşme beklememek gerekir,” diyen Olgun, mücadelenin uzun soluklu ve bütüncül olması gerektiğini dile getirdi.