24 Ocak 2020 tarihinde saatler 20.55’, gösterdiğinde Elazığ 6,8 ile sarsıldı. Belki 22 saniye sürdü ama üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen sarsıntısı halen devam ediyor.
Depremin ardından belki dünyanın en gelişmiş ülkelerinin bile yapamayacağı hızda enkaz altında kalan canlarımızın yardımına koşuldu. Bir yandan çadırlar bir yandan geçici konaklama merkezleri inşa edilirken bir de baktık ki konutların temelleri atılmış bile.
Devlet, en üst düzey yetkilileri ile Elazığ’daydı. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere herkesin tüm özverisi şehre yansıtıldı. Özellikle 2 bakan yaklaşık 1 ayını Elazığ’da geçirdi, kader birliği yaptı Elazığlı afetzedelerle.
Ancak o günden bugüne geçen sürede Rize’de Düzce’de Giresun’da ne yapıldıysa belki çok daha fazlası Elazığ’da yapılmasına rağmen hem bu hizmetlerin yeterince iyi anlatılamamasından hem de planlamada yapılan hatalardan dolayı bugün henüz daha 24 Ocak Depremi Elazığ kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. 
AFET BÖLGESİ TARTIŞMALARI
Depremin ardından uzman bir ekip görevlendiren dönemin Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Asilhan Arslan, bir öneride bulunarak Elazığ’ın afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini söyledi. Bu öneri 7269 Sayılı yasanın ta kendisiydi. (7269 Sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun) Arslan’ın bu önerisi depremin yaralarının daha kısa sürede ve her afette olan şekilde sarılması için bir öneriden ziyade her Türk vatandaşının en doğal hakkı ve yasal güvencesiydi ancak başta Elazığlı siyasiler olmak üzere bir anda Asilhan Arslan’a linç kampanyası başlatıldı ve ısrarla, defalarca “Yasada Afet Bölgesi diye bir tabir” yok denilerek Asilhan Arslan’ın süreçten dışlanması sağlandı.
Arslan bu konuda ne kadar haklı olduğunu ise Rize’nin afet bölgesi ilan edilmesinin ardından katıldığı bir canlı yayında şu sözlerle anlattı. İşte Arslan’ın ilgili konuşması:


7269 SAYILI KANUN NEDİR?
“Burada üzerinde durulması gereken bir konu var. 7269 Sayılı Afet Yasası çok geniş kapsamlı bir yasa. Devlet şunu diyor: Afete maruz kalmış illerde sağlayacağımız tüm imtiyazları bu afet yasası kapsamında sağlayabilirsiniz. Diyelim ki destek vereceksiniz veya bir yeri kamulaştırmanız gerekiyor, bir yerde konut yardımı yapmanız gerekiyor, bunların tamamını 7269 sayılı yasaya dayandırılarak yapılabilir. Bir bölge riskli alan mı ilan edilecek, mesela Elazığ’da birçok alan, ilan edildi, bunlar da 7269’a göre yapıldı. Bunu o dönem tüm televizyon programlarında, basın açıklamalarımda da dile getirdim. Sivrice, riskli alan ilan edildi, 7269 yasaya istinaden edildi. Veya Mustafapaşa, Abdullahpaşa, Rüstempaşa, Sürsürü… Burada zaten 7269 sayılı yasa yürürlüğe girdi.


ELAZIĞ’A YAPILAN TÜM YARDIM VE YATIRIMLAR 7269 KAPSAMINDA YAPILDI
Burada yanlış bir anlaşılma olmasın. TOKİ’lerde Sayın Cumhurbaşkanımızın konut fiyatlarını belirlediği dönemde yaptığı indirimler de bu yasaya istinaden yapıldı. Veya orada birçok kentsel dönüşüm projesi hayata geçirildi. Bunların her biri 7269 sayılı yasaya göre hayata geçirildi. Plan kurgu hatası olabilir ama 7269 sayılı yasayı yok hükmünde görenler burada yanılgıya düştü. Yok dediler böyle bir yasa. Ben de diyorum ki var. Var yani var. Sonra da yasayı kullanmaya başladılar. Yok diyenler nerede kaldı. O yasaya göre sen bütün yapılanmaları yaptın, bütün yardımları buna göre işlettin. Yoksa zaten hukuka aykırı harcama yapar pozisyonda olurdun. Şimdi ne oldu, öyle bir yasanın var olduğu ortaya çıktı. Bütün destek mekanizmalarının bu şekilde işlediği ortaya çıktı. Ama doğru mu kullanıldı, doğru kullanılmadı. 


KAYNAKLAR DAHA DOĞRU KULLANILABİLİRDİ
Çok daha doğru kullanılabilirdi. Şu an Abdullahpaşa’daki kriz neden var veya Mustafapaşa’daki kriz neden var, bunların sebebine indiğiniz zaman bazı planlama eksikliklerini görüyoruz. Çünkü devletimiz burada efor sarfetti. Bunları gördüğümüz zaman içimiz yanıyor. Devletimizin ve vatandaşımızın bir kuruşu, bizim için değerlidir. Bunların israfı da bizi üzüyor. Biz bu üzüntüler olmasın, biraz planlamaya vakit ayıralım dedik. Yeni kuracağımız mahallelerdeki imar planımız daha düzgün olsun, insanlarımızın cebinden az para çıksın, yeni caddeler açalım, bina yüksekliklerine dokunalım, hak sahipliklerinin bazı kârları olsun dedik, bu sayede hem devletimizin cebinden daha az para çıksın hem de şehirleşme anlamında düzgün bir şehir çıksın istedik. 


ZAMAN ARSLAN’I BU KONUDA DA HAKLI ÇIKARDI
Arslan’ın o dönem “Elazığ Afet Bölgesi İlan Edilmeli” önerisine karşı çıkılması ve aslında hiçbir anlamı olmayan 2 kelime (afet bölgesi) üzerinden linçe uğrayarak süreç dışına itilmesi bugün halen daha etkisini devam ettiriyor. O dönem belki de siyasi çıkar uğruna reddedilen bu 2 kelime Düzce’de, Rize’de, Giresun’da yapılan yardım ve yatırımların kat be kat fazlasını alan Elazığ’da ilgili siyasilerin belki de siyasi kariyerlerine mal olacak kadar büyük bir sorun haline geldi. Zaman Düzce’nin bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla afet bölgesi ilan edilmesi ve belki de maddi açından Elazığ’a aktarılan kaynağın 10/1’ini alacak olmasına rağmen bugün Elazığ ile kıyaslanmasıyla Arslan’ı haklı çıkardı.


YAPILMASI GEREKEN…
Elazığ kamuoyu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özverisi ve Elazığ sevgisi ile Elazığ’a aktarılan milyarlarca liralık kaynağa rağmen bugün şehirde durumun memnuniyetsizliğe dönüşmesine neden olan ve siyasi öngörüsüzlük ile kabiliyetsizlikler dolayısıyla çok çok daha az kaynak alan iller ile Elazığ’ın kıyaslanmasına neden olanların kendini sorgulamasını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vizyoner bakış açısı ile şehri profesyonelce yönetecek kişilere yol verip gerekirse bu yolda onlara destek olmasını bekliyor.