Ya da başka bir ifadeyle karşınızda proaktif yapıya sahip eğitimli, donanımlı ve yetenekli bir yönetici varsa ortaya çıkan ani tehlikelere her zaman hazırsınız demektir. Çünkü o, bunun olacağını önceden biliyordur ve bunun için her zaman bir planı vardır. Hatta diğerleri daha olayı algılamaya çalışırken bahsettiğimiz yönetici planını uygulamaya koymuştur bile...

Yine bir sorun karşısında bağıra çağıra, masaya yumruğu vura vura değil de sakin ve bilinçli bir şekilde “açılın ben doktorum” dermişçesine tavır takınır o.

O, aynı azmanda ikili ilişkileri kuvvetli olan, sonuç odaklı düşünen, günü değil geleceği kurtarma hesapları yapan ve her zaman alternatif bir plana sahip olan kişidir.

Örneğin Elazığ TSO Başkanı Sayın Asilhan Arslan, Elazığ’daki maden rezervleri meselesinde bu yönlerini çok net bir biçimde ortaya koydu. Daha ihalenin yankıları dinmemişken, mahkeme tartışmalı ihaleyi askıya aldı. Yani Arslan, yapılması gerekenleri planlamış ve olağanüstü bir duruma karşı hamlesini sessiz ve sakince yapmıştı.

Yine GES meselesinde yukarıdaki özelliklerini ortaya koyan Asilhan Arslan, büyük bir hengame arasında “Açılın ben doktorum” diyerek hamlesini yaptı ve kararı mahkemeye taşıdıklarını açıkladı.

Madenlerle ilgi bir netice henüz elde edilemese de ortaya konan azim ve kararlılık ile doğru hamleler bir umudun da kapsını araladı aslında. Tabi ki bu umut bir şekilde kırılıyor. Maden meselesinde de Elazığ’ın afet bölgesi ilan edilmesi konusunda olduğu gibi “siyasete yönelecek” gibi yorumlar yapılsa da bir sonraki Elazığ TSO seçimlerinde adaylığını açıklayan Arslan, hem siyasetten uzak olduğunu apaçık ortaya koyuyor hem de bazı umutları daha başlamadan sonlandırıyor. 

“Böyle bir kişiliğin siyaset yapmasına izin verilir mi bu şehirde” demeden de geçemiyor insan bu durumda.